9 Aralık 2014 – Ali Ulutaş – Dostlara Yeniden Merhaba

Ali-Ulutas-Makale-Header

Bu sanal alem insanı rahat bırakmıyor. Içinde gezindikçe insan görüp özlediklerine inanamıyor. Bu başlığı şunun için böyle yazdım.

Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Onun Cumhurbaşkanı da büyük bir şahsiyettir. Her hareketi, her sözü her zaman ses getirir. Din şurasında söylediklerini dinledim. Hayret ettim. Adeta kendisinden önceki iktidarlar, özellikle Atatürk dönemindeki laisizmin kabulü ile adeta Anadolu insanı dininden, imanından uzaklaştırılmış. Kimse namazını eda etmemiş. Kurbanını kesip çevresine dağıtmamış. İmkanı olan hacca gitmemiş. Ya da cenazesini defn ederken İslami ritüeller uygulanmamış. Ezanlar okunmamış, camiler kapatılmış gibi bir imaj yaratmaya çalışıyor.

Halbu ki o dönemde camiler gürül gürül dolup taşmış. Ezanlar Türkçeleştirildiği için halk anlayarak, bilerek daha bir duygulanmış. Herkes her an ibadet gereklerini yerine getirirlermiş. İmkanı olanlar o zaman da kurbanlarını kesip dağıtırlarmış. Biz o tek Partili dönemin sonunda büyüdük. Görevimiz gereği Anadolu’nun çeşitli yörelerinin köylerinde ve şehirlerinde görev yaptık, ikamet ettik, her yöre halkı ile çeşitli sohbetler ettik. Ama kimseden inancın kısıtlanması, ibadetlerin yerine getirilmemesi ile ilgili bir kınama, eleştiri, şikayet işitmedik. Korkularından susmuşlar diyenlere şunu söyliyeyim. Yirmi yıllık öğretmenlik görevimin büyük bölümünü Sünni inancına bağlı vatandaşların arasında ve Sağcı Partilerin iktidarları dönemlerinde görev yaptım. Her türlü sohbet ve hatta bazen de siyasal tartışmalara katıldım. Ama inanca ve ibadete yönelik bir şikayet duymadım. Bir köyde bir gün köyün en fakir vatandaşlarından biri beni kınamak için “İnönü döneminde biz çarıktan başka bir şey giymiyorduk” diyince, yanımda o dönem Adalet Partisi ilçe yönetim kurulu üyesi o şahsa dönerek “Herkes kundura giyerken sen hala çoban lastiği ile geziyorsun, terbiyesizlik etme” diye tepki göstermişti. Halkın içerisinde ikicilik, ayırımcılık, bölücülük yoktu. Bu öğeler siyasal kadrolar tarafından ve halen katmerli olarak halka aşılanıyor. Toplum guruplara böldürülüyor, birbirlerine düşman hale getiriliyor. Düşünüyorum da böyle hareket eden iktidar bir gün içerde farklılıklardan dolayı büyük çatışmalar çıkarsa acaba iç barışı nasıl kuracaktır.

İşin özünü bir şiirle özetlemek istiyorum.

Evrende insanlık yaşayacaksa
Yaradılanı sev, yaradan için.
Bilimin yükünü yaşıyacaksa
Yaradılanı sev, yaradan için.

Savaşları bırak, barışa Yürü
Deneylerle uğraş olma bir sürü
Hurafe üstüne bilimi bürü
Yaradılanı sev, yaradan için.

Dünyayı yeşert ki hayat bulasın
İnsanları sev ki dosluk alasın
İkilikten uzak geri kalasın
Yaradılanı sev, yaradan için.

Kibirin fitnenin gitme yanına
Rüşvetle hırsızı takma şanına
Harama el atma yazık canına
Yaradılanı sev, yaradan için.

İnsan eğitmeye çoğalt okulu
Hurafeye karşı eğit akılı
Bilimin kilidi orda takılı
Yaradılanı sev, yaradan için.

Savaşlar felaket, zenginlik barış
Güzelliğe sevda çekmeye yarış
İkilikten ayrıl birliğe karış
Yaradılanı sev, yaradan için.

İşte Baba Ozan böylece yazar
Bozguncu olana her yerde kızar
Aşkın şarabıyla bazen de sızar
Yaradılanı sev, yaradan için.

Yaradanın aşkıyla yaradılanı sevmeyenler kimler olurlarsa olsunlar, inanıyor görünmeleri riyakarlıktır.

Saygılarımla
Ali Ulutaş
9 Aralık 2014

Ali-Ulutas-Makale-Header

Comments are Closed