24 Şubat 2015 – Ali Ulutaş – Dostlara Yeniden Merhaba

Ali-Ulutas-Makale-Header

Geçenlerde Türkiye de iktidar yanlısı bir TV programını izledim. Konuşmacının birisi “Bu ülkeyi düşmanlardan kurtararak Cumhuriyet’i birlikte kurduk. Bunun için kimse kimseden daha çok ulusalcı değildir “dedi. Tarihi bilmiyenler de böyle zannederler. Düşünüyorum da bazı insanlar diğer insanları aptal mı zannediyorlar ki böyle yalanları utanmadan, sıkılmadan,  yüzleri kızarmadan ulu orta söylüyorlar.

Kısa kısa cümlelerle biraz geriye gidelim. Avrupa  rönesans ve reform hareketleri ile adım adım gemi, silah, tekstil ve makine sanayileri devrimlerini gerçekleştirirlerken, Osmanlı İmparatorluğu o tarihlerde hilafeti getirerek örümcek kafalı şeyhülislamların fetvaları ile insanlarının araplar gibi ibadet etmeyenleri öldürülmelerinin vacipliği ile asırlarca uğraştılar. Yapılan teknik icatları “Gavur icadıdır” diye yasakladılar. Bu yüzden matbaayı bile icadından bilmem kaç yüzyıl sonra kabul etmek zorunda kaldılar. Matbaa yurda geldikten sonra da mürekkebinde domuz yağı vardır diye 30-40 yıl daha kullandırmadılar.

O yetersiz, eğitimsiz yoksulluk içerisinde yetişen bazı kadrolar denize düşen yılana sarılır misali yanlış hesaplarla I. Dünya Savaşı’na girdiler. Sarıkamış’ta Fizan’da, Sina ve Kanal seferlerinde, Galiçya kıyılarında yüzbinlerce Anadolu evlatlarının ölümlerine ve Karlofça Barışı’ndan bu yana devam eden toprak kayıplarına neden oldular. I. Dünya Savaşı’nda yenilen devletin o dönemin yöneticileri tarafından ülkeyi kurtarmak için türlü arayışlara yöneldiler. Bir gurup yeni bir şahlanışla ülkeyi işgallerden kurtarıp emperyalist orduları kovacaklarını ve bağımsızlıklarını alacaklarını savunuyorlardı. Diğer gurup da kurtulmak için mutlaka ABD veya İngilizler gibi güçlü bir devletin mandalığını savunuyorlardı. Bağımsızlık yanlıları Mustafa Kemal Atatürk’ün etrafında birleşip önce Kuvva-yı Milliye teşkilatları ile milis hareketlerini sonra bunları birleştirerek merkezi milli orduyu kurarak düşmanlarla boğuşurlarken, mandacı guruplar hain Vahdettin vasıtasıyla, şeyhülislam fetvalarıyla Anadolu’daki milli uyanışı etkisizleştirmeye çalışıyorlardı. Bir yandan hilafet ordularıyla yurt severlerin üzerine saldırıyorlarken, bunlar yetmeyince Ankara’da kurulan TBMM’ye seçilerek gelen sarıklı unsurları ile meclis içinden ve tahrik ettikleri eşraftan etkili kişilerce İngiliz’lerin silah yardımları ile çıkarttıkları yöresel iç isyanlarla da milli hareketleri ve bağımsızlık savaşını yıpratmaya çalışıyorlardı. Bu faaliyetlerini de “Din elden gidiyor! İslamiyet ortadan kaldırılıyor!” fetvalarıyla yapıyorlardı.

Sonuçta dincilerin ve birlikte oldukları emperyalistlerin tüm engellemelerine rağmen ulusalcılar, milleyetçiler, laikler, solcular topluma doğru temelde önderlik ederek birlikte Anadolu İhtilali’ni gerçekleştirdiler. Dış düşmanları kovarlarken iç düşmanları da yenerek etkisiz hale getirdiler. Bu dinamizmle çağdaşlığa giden yolun timsali olan Cumhuriyet’i kurdular. Akılcı ve çağdaş kalkınma hamleleriyle ülke adım adım kalkındırılırken 1950 lerden sonra değişen dünya güç dengeleriyle kalkınma önce yavaşlatıldı, sonra da adım adım durduruldu.

Günümüzdeki dünün mandacı dincilerinin takipçileri olan AKP iktidarları da bugüne kadar Cumhuriyet’in kazanımları olan devletin mallarını satarak ayakta kalmışlardır. Devletin malları azaldıkca AKP’nin iktidarda kalma imkanı da giderek zorlaşmaktadır. Halkı yoksullaştırarak, tehdit ve baskı altında tutarak, asılsız propagandalarla sonuna kadar uyutup iktidarda kalacaklarını sananlar yanılmaktadırlar. Örnek dünün Demokrat, Adalet, Anavatan, Doğruyol partilerine baksınlar. Yerlerinde yeller esmektedir. Ama devleti kuran o tarihi çınar olan CHP hala her iftira ve engellemelere rağmen her geçen gün yeniden güçlenmektedir. Anadolu insanı var oldukça CHP de var olacaktır. Bu ülkeyi de kimseler yıkamıyacaklardır.

Karlofça Barışı’ndan bu yana kayıp edilen topraklar savaşılarak, kan dökülerek, yenilerek bırakılmak zorunda kalınmıştı. Ecdatları olduklarıyla övünen AKP yöneticileri, ecdatları olan Ertuğrul Gazi’nin babası Süleyman Şah’ın türbesini IŞİD katillerine teslim edip kaçarlarken yarın hangi yüzle Söğüt Kasabası’na giderek Ertuğrul ve Osman Gazi’lerin manevi huzurlarında saygı duruşunda bulunacaklardır. Kobani’yi kontrol altında tutan PKK’nın Suriye’deki kolu olan PYD gerilaları ile ABD’nin koridor isteminin gerçekleştirilmesi için yapılan gizli görüşmeler sonunda Süleyman Şah Türbesi’ni ve oradaki askerleri geri çekmeyi üstün bir operasyon diye yutturmaya çalışanlar bunun hesabını ağır ödeyecekler. Süleyman Şah’ın sandukasını da Abdullah Öcalan’ın posterleri ile PKK bayrağının arasına yerleştirdiler. Bunu da AKP’ye oy veren yardakçılarının dikkatlerine sunuyorum. Lozan Barışı ile Süleyman Şah Türbesi’nin Türkiye’nin yurt dışındaki tek toprak parçası olduğu tescillendirilmişti. Bugün o toprak parçamızı IŞİD’e teslim edenler utanmadan toplumun yüzüne bakarak kahramanlık yaptıklarını söyliyebiliyorlar.

Saygılarımla
Ali Ulutaş
24 Şubat 2015

Ali-Ulutas-Makale-Header

Comments are Closed